Sürgündeyse insan, ülkesi başkentidir
Tanyerlerinin
Ardı arkası olmayan boşlukların
Ve, cenin mavisi nehirlerin sesiyle dolu
Ülkesinde şiirse insan
Ay ana lambasını söndürene dek
Düşe yazar bütün şafakları
Ve yaşar kendi tanyerini
Ülkemizin mavi gözlü, ince tanyeri, sesimizi yeryüzüne taşıyan şair. Dünya şiirinin Türkiyeli büyük ustası...
“Denizde balık kokusu
döşemelerde tahtakurularıyla gelir
Haydarpaşa Garı’na bahar” dediğin günler geride kaldı.
Hayli zamandır gar modern bir hal aldı.
Lokantasında, muharir Hasan Şevket’ler kalemi köleliğe, kemliğe işleyenlere kahrederek ve hırçınlaşarak rakı içmiyorlar artık. Dürüst olan yazarların çoğu, elbette senin Hasan Şevket gibi yoksul ve içli. Bu yüzden, bugün de okunur senin dizelerin:
“Ben hiçbir şey diyemiyorum.
Şu tabakta bir dilim beyaz peynir var
ben onu bile yemiyorum
yiyemiyorum yani
ikinci dilime çıkışmıyor param.”
Günümüzde, muhabirin de muharirin de muhiti değişti. Türkiye’yi kara yolu mezarları ve barlar sardı. Trenler, Nazım Hikmet, trenler geriye itildi, zararı bize kaldı.
“Memleketimden İnsan Manzaraları,” elbette bir çok yüzüyle yine bu gardan görünüyor. İşte, Kayserili Gülderen Topuz oğlunu askere gönderiyor. Örtmüş başörtüsü tüm yüzünü, sade gözleri açıkta. Ütülü mendille silmiyor ama gözyaşını; ıslanıp yarısı erimiş kağıt mendili ezerek parmaklarıyla, birkaç aylık hasrete el sallıyor.